winx club
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  winx club fotolar
  hepsi grubu fotolar
  tatlı tarifleri
  bilmeceler ve cevaplar
  İlginç Bilgiler
  T akma isimler
bilmeceler ve cevaplar
  • Ben giderim,
    O gider
    Güneşte beni izler

    Gölge

  • Hangi tene krem sürülmez?

    Antene

  • Trenler ne zaman üşürler?

    Haydutlar soyduğu zaman

  • Hangi piller patlar?

    Torpiller

  • Kirpiler nasıl oyun oynarlar?

    Çok dikkatli

  • Buzdolabına giren sineğe ne olur?

    Yazık olur

  • Domates nasıl kızarır?

    Yüzüne tokat atınca

  • Deniz niçin tuzlu olur?

    Balıklar kokmasın diye

  • İçini boşaltınca büyüyen şey nedir?

    Çukur

  • Kral tacına ne demiş?

    Başımın üstünde yerin var

  • Elsiz ayaksız kapı açar

    Anahtar

  • Kolu var, eli yok, karnı yarık karnı yok

    Ceket

  • Çat orda, çat burada, çat kapı arkasında

    Süpürge

  • Yeraltında kırmızı pancar.

    Turp

  • Yeraltında uzun minare.

    Havuç

  • Geceleri fener, gündüzleri söner.

    Yıldız

  • Sarıdır sallanır, dalında ballanır.

    Portakal

  • Hangi maymunlar ağaca çıkamaz?

    Yükseklik korkusu olan

  • Çok hızlı giden bir tırı kim durdurur?

    Trafik Polisi

  • Saat niçin tehlikelidir?

    Akrebi olduğu için

  • Duvara çarpan araba ne olur?

    Durur

  • Kurbağalar niçin mayo giymez?

    Zıplayınca düşüp ayıp olmasın diye

  • Belgeli su baskınına ne denir?

    Belgesel

  • 10 tilki, 8 kedi, 20 tavuk ne yapar?

    Gürültü

  • Bozulduğu halde tamir edilmeyen şey nedir?

    Hava

  • Kahramanmaraş'a niçin kahraman ünvanı verilmiştir?

  • Su yutmuş toprağa ne denir?

    Çamur

  • Hangi kalemle yazı yazılmaz?

    Kontrol kalemiyle

  • Hangi tasla su içilmez?

    Kafatasıyla

  • Ayakta yetişen bitki nedir?

    Mantar

  • Kutuplara giden zenci ne olur?

    Donar

  • Yeter Çektiğim!

    Fotoğraf makinası

  • Gece gündüz yufka açar!

    Deniz

  • Şehirden şehire koşarım,
    köyden köye giderim fakat
    hiç hareket etmem.

    Yol

  • Ağzı vardır konuşmaz,
    yatağı vardır,
    fakat hiç uyumaz.

    Akarsu

  • Ben iki hasretlinin arasında dururum.
    Onları konuştururum.

    Telefon

  • Yeşil mantolu, kırmızı entarili, siyah düğmeli.

    Karpuz

  • Denizler gerçekte mavi boya olsaydı ne olurdu?

    Mavi boya sudan ucuz olurdu

  • Eğri oturalım, doğru konuşalım.

    Deve

  • Yerin altında kırmızı minare

    Havuç

  • Uzaktan baktım hiç yok yakından baktım pek çok

    Karınca

  • İstanbul da süt pişti kokusu buraya düştü

    Mektup

  • Açarsam dünya olur yakarsam kül olur

    Harita

  • Dört ayaklı ayı üstünde kabadayı

    Sandalye

  • Adamın biri baltası ile ormana gidiyormuş. Derin bir çukura düşmüş. Orada üç gün, üç gece kalmış, Orada ne yemiş?

    Bal yemiş (Bal-tası)

  • Adamın biri 13. kattan düşmüş, ölmemiş. Niçin?

    Öldürmeyen Allah öldürmez.

  • Temel her şimşek çaktığında saçını, başını düzeltiyormuş. Niçin?

    Fotoğrafının çekildiğini sanıyormuş.

  • Bir gün filin birine araba çarpmış. Fili hastaneye kaldırmışlar. Arkadaşı sinek de yanında gitmiş. Niçin?

    Kan vermek için

  • Çarığı çattım bacaya attım.

    Terazi

  • Yedi delikli tokmak bunu bilmeyen ahmak.

    Baş

  • Uzaktan baktım bir karataş yanına gittim dört ayak bir baş.

  • Et dedim met dedim git şuraya yat dedim.

    Süpürge

  • Altı göl üstü gül.

    Gaz lambası

  • Yer altında yağlı kayış.

    Yılan

  • Zilim var, kapım yok.

    Telefon

  • Başımda saç yok, içimde tat çok.

    Kabak

  • Dişim var ağzım yok.

    Tarak

  • İçimde akrep var, zarar vermeden turlar.

    Saat

  • Etlice, metlice ortası tatlıca?

    Karpuz

  • Hangi on tatlıdır?

    Bal-on

  • Geldi mi gelir, gitti mi gelmez?

    Gençlik

  • Büyük baca küçük bacaya ne demiş?

    Büyüklerin yanında sigara içmeye utanmıyor musun?

  • Hangi macun yenir?

    Lahmacun

  • Uzun yoldan kuş gelir
    Ne söylese hoş gelir

    Mektup

  • Çın çın eder
    Haber sorar

    Telefon

  • Sesi var canı yok,
    Konuşur ağzı yok

    Radyo

  • Kuyruğu var Canlı değil
    Konuşur Ama insan değil
    Camı var Ama pencere değil

    Televizyon

  • O her gün yeniden doğar
    Dünyaya haber yayar

    Gazete

  • Sesi var canı yok,
    Konuşur ağzı yok

    Radyo

  • İner reyhan gibi
    Oturur sultan gibi
    Dürülür hasır gibi
    Satılır esir gibi

    Kar

  • Mavi tarla üstünde,
    Beyaz güvercin yürür.

    Yelkenli

  • Ocak başında kuyu,
    Kuyunun içinde suyu;
    Suyun içinde yılan,
    Yılanın ağzında mercan.

    Lamba

  • Çın-çınlı hamam,
    Kubbesi tamam,
    Bir gelin aldım,
    Babası imam.

    Saat

  • Bir çuval cevizim var,
    Sayarım tükenmez.

    Yıldız

  • Arşın ayaklı,
    Burma bıyıklı.

    Tavşan

  • Fini fini fincan,
    İçi dolu mercan.

    Nar

  • Küçücük fıçıcık,
    içi dolu turşucuk.

    Limon

  • Daldan dala,
    Kırmızı pala.

    Sincap

  • On ay yatar,
    İki ay kalkar;
    Feneri yakar,
    Etrafa bakar.

    Ateş Böceği

  • Dağdan gelir, taştan gelir,
    Bir kükremiş arslan gelir.

    Sel

  • Sıra sıra odalar,
    Birbirini kovalar.

    Tren

  • Sarı sarı içinde,
    Sarı zarfın içinde,
    On iki birlik kardeş,
    Birbirinin içinde.

    Portakal

  • Mavi atlas,
    Arşın yetmez,
    Makas kesmez,
    Terzi biçmez.

    Gökyüzü

  • Ufa

    Yumurta

    cık mermer tası,
    İçinde beyler aşı,
    Pişirirsen aş olur,
    Pişirmezsen kuş olur.

  • Ya İsTiKlAl Ya ÖlÜm  
      Ya İstiklal, Ya Ölüm !

    Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmiş olan Osmanlı Devleti, koşulları ağır bir ateşkes antlaşması imzalamış, ordusunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış, ulus yorgun ve yoksul düşmüş, savaş sorumluları ülkeden kaçmış; padişah, sadrazam ve kabine güçsüz, onursuz, korkak kendi çıkarlarını düşünmekte ve kendilerini ayakta tutabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Antlaşma hükümlerini kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayan itilaf devletleri Anadolu'da ve Trakya'da işgallere başlamış, bunu fırsat bilen Hıristiyan azınlıklar, örgütler kurarak gizli, açık, özel, istek ve amaçlarının kabul edilmesi devletin bir an önce çökmesi için çalışmalarını hızlandırmıştı.

    Bu örgütlerden biri de merkezi Samsun olmak üzere Batum'dan İnebolu'nun batısına kadar olan Karadeniz kıyıları ile Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane ve kısmen de Erzincan illerini içine almayı amaçlayan Rum Pontus Cemiyeti idi. Daha çok Samsun ile Vezirköprü arasında çalışan Pontusçuların azgınlıkları İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u işgal etmelerinden sonra büsbütün arttı. Saldırı bölgelerini genişleten Rum Pontus Cemiyeti hedeflerine ulaşabilmek için çeşitli bölgelerde çeteler kurdu. Bu amaçla Bafra'nın Bünyan Dağı çevresinde bulunan 12 Rum köyünün silãhlandırılmış 1500 genci Türk köylerini basıyor, halkı acımasızca işkenceler yaparak öldürüyordu. Bu olaylardan birini gören Davut Dağdelen isimli bir gazi şahit olduğu bir olayı şöyle anlatıyor: "Bafra yöresinde askerliğimi yapıyordum. Bir arkadaşımla birlikte gözetlemeye çıktık. Rum çetelerinin şu anda ismini hatırlayamadığım bir köyde, Türklere yaptıkları işkencelere tanık oldum. Rum çeteleri 25 yaşlarında bir Türk'ün kafasını fırına sokmuşlar ve bağırtarak yakıyorlardı. Biz hemen olaya el koyarak o Türk'ü fırından çıkarttık."

    Rum çetelerinin saldırıları halkın tepkilerinin artmasına neden oldu. Yerel kurtuluş dernekleri kuruluyor, civar köylerden toplanan Türk gençleri bir araya gelerek direniş güçleri oluşturuyordu. O günkü faaliyetlerde bizzat görev alan Recep Ünlü yapılanları şöyle anlatıyor: "Ben o zaman 20-22 yaşlarında idim. Rumlar bize aman vermiyorlardı, hatta evlerimizden bile çıkamıyorduk. Rumlar azmış ve Rum Pontus Hükûmetini kurmak için komiteler meydana getirmişlerdi. Biz Rumların vaziyetleri karşısında bocalayıp duruyorduk. Silahımız yoktu ama buna rağmen biz gençler boş durmadık. Çevremizdeki köylerden gençler topladık; özellikle bileği kalın gençlere sorumluluk verdik. Ve biz de Rumlara dirlik verme-meye başladık." Rum Pontus çetelerinin saldırıları şiddetlenince, bu durumu ulusal onura yediremeyen Samsun'daki 15.Tümen Makinalı Tüfek Takım Komutanı Mülazım (Teğmen) Hamdi Efendi birliğinin bütün erlerini, silah ve cephanesini yanına alarak 17-18 Mart gecesi dağa çıktı. Mahmur Dağı'na doğru Rum çetelerinin üzerine yürüdü. Bu durumdan kuşkulanan Rum Pontus çetelerinin liderleri İngilizlerden, büyük bir yaygara ile güvenliklerinin sağlanması için yardım istediler. 19 Mart günü Samsun açıklarında bekleyen bir İngiliz gemisinden kente 100 asker çıkarıldı. Teğmen Hamdi birlik komutanının uyarıları ile birliğe döndü ise de onun bu davranışı İngilizlerce İstanbul'a Osmanlı Hükûmetine şikâyet edildi. Bu durum Türklerin soykırıma geçtikleri biçiminde duyuruldu. Türklerin Rumları öldürme hazırlığı içinde oldukları yalanları ile dolu raporların işgal kuvvetlerinin temsilcilerine bildirmesi "Canik Bölgesi Asayiş Dosyası" adıyla bir raporun hazırlanmasına neden oldu. Aynı günlerde İtilaf Devletleri sadarete başvurarak Samsun ve civarında bulunan Rum köylerine Türk çetelerince saldırıldığını, hükümetin güvenliği sağlamaması hãlinde söz konusu bölgeyi işgal edeceklerini bildirince, kaygılanan Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Beyin tavsiyesi ile bölgeye Mustafa Kemal Paşayı göndermeyi kararlaştırdı. Zira bu işi istikrarlı, tecrübeli bir şahsiyet geniş yetkilerle halledebilirdi. Onu Anadolu'ya göndermekle İngiliz dostlarının şikayet buyurdukları sorunları çözerek kendisi ve hükûmeti için onur payı çıkarmayı düşünüyordu.

    16 Mayıs Cuma günü akşam üzeri Mustafa Kemal beraberindekilerle Kız Kulesi açığında demirli bulunan Bandırma Vapuru'na bindi. Hareket etmek üzereyken, vapura gelen İtilaf Devletleri silâh ve cephane araması yaptılar. Bu duruma çok içerleyen Mustafa Kemal, düşman zırhlıları arasından geçip İstanbul'u terk ederken güvertede arkadaşlarına "Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu'ya ne silah ne cephane götürüyoruz." diyerek Türk İstiklâl Savaşı'nın kazanılmasını sağlayan gerçek gücün kaynağını göstermiştir. Deniz dalgalı… Dalgalar delice… Gece karanlık…

    Rota Özgürlük

    Karadeniz'e açılan Bandırma Vapuru'nun eski olmasına, kötü hava şartları da eklenince uzun ve yorucu geçen iki günün ardından 18 Mayıs günü Sinop'a varıldı. Buradan Samsun'a kara yolu ile geçmenin daha emniyetli olacağını düşünen M.Kemal ve arkadaşları, uygun bir yolun ve vasıtanın olmadığını öğrenince yolculuklarına deniz yolu ile devam ettiler.

    Samsun Güneşi Gördü !

    19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı saat 7-8 arası yurdu aydınlatacak yepyeni bir güneş, dağların arasından yükselirken içinde geleceğin büyük kurtarıcısını taşıyan vapur Samsun'a geldi. Savaşlardan yeni çıkmış, bölünmüş, umutsuz, yorgun, çileli bir ulusu yeniden diriltmek, ayağa kaldırmak üzere Atatürk'ün Samsun'a ve Anadolu'ya ilk adımını atışı o gün o saatte gerçekleşti. Kurmay Binbaşı Ekrem Bey sandalla vapura yanaştı, güvertede bulunan Mustafa Kemal ve beraberindekileri kıyıya çıkardı. Kalabalık bir halk topluluğu ve bando eşliğinde bir bölük asker tarafından coşku ile karşılanan Atatürk'e Belediye Meclis Üyeleri ile ileri gelenler kent adına "hoş geldiniz" dediler. En elverişli konaklama yeri olan Mıntıka Palas hazırlandı. Atatürk Samsun'da altı gün kaldı. Bu sürede arkadaşlarına telgraf çekerek İzmir'in işgalinin protesto edilmesini istemiş diğer taraftan Samsun ve çevresinde asayişin sağlanması ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Bir taraftan İstanbul Hükûmetini durumdan haberdar ederken, diğer taraftan kurmay subayları ile birlikte, İngiliz subayları ile asayiş hakkında görüşmeler yaparak şehirde yaşanan keşmekeşe son vermeye çalışıyordu. Bu sıkıntılı döneminde Ulu Öndere moral veren, Türk askerinin cesaretini ve vatanseverliğini gözler önüne seren bir olay yaşandı. Atatürk üstü başı yırtık, pabuçları patlak, silâhsız bir nefer gördü; yüzünün rengi bakıra dönen bu asker ağlıyordu.

    Atatürk "Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?" deyince nefer irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu. Ve çehre ona hiç de yabancı değildi, hemen doğruldu. Anafartalar'daki kumandanını çelik yay gibi selamladı. O, sualini tekrar etti:

    - Söyle sen ne ağlıyorsun? İç Anadolu'nun yürekli çocuğu içini çekti.

    - Düşman memleketi bastı, hükûmet beni terhis ediyor, silâhımızı elimizden aldılar. Toprağıma giren düşmanı şimdi ben ne ile öldüreceğim? Büyük kumandan "Üzülme çocuğum, gel benimle" dedi ve Samsun deposundan nefere silâh verdi. Atatürk'ün yanına katılan ilk bahtlı Mehmetçik budur.

    Sular geçilmelidir. Dağlar aşılmalıdır. Haber kulaktan kulağa yayılmalıdır. Yayılmalıdır, zira kurtuluş planı uygulamaya konulmuştur bile.

    Havza'dan Amasya'ya, Erzurum'a, Sivas'a ve nihayet Ankara'ya, TBMM'nin açılmasına… Buradan başlayıp Yunanlıların denize dökülmesine kadar Atatürk, milletin bağımsızlığının yine milletin kendi iradesiyle kazanılacağını belirtmiş, bu yönde halkı bilgilendirmiştir. Şüphesiz bu zorlu mücadelenin başında Samsun halkının gösterdiği azim ve kararlılık Atatürk'ün Anadolu insanına güvenmekte ne kadar haklı olduğunu göstermiş ve âdeta kurtuluşun müjdecisi olmuştur. Atatürk 1924 Eylülünde Samsun'a yaptığı ziyaretinde bu konuyu şöyle dile getirmiştir: "Ben Samsun'u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın, kararlarımın her hâlde yerine geti-rilebilir olduğuna bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsunluların hal ve davranışlarında gördüğüm, gözlerinde okuduğum vatanseverlik, fedakarlık, ümit ve tasavvurlarımı müspet bir inanca götürmeye yeter olmuştu."

    Kıyılarından, her gün doğudan yükselen güneşi gölgede bırakacak, Türk milletinin geleceğine ışık tutacak, yurdumuzu sonsuza dek aydınlatacak olan Mustafa Kemal güneşini doğuran ve Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcına beşiklik eden bu şehrin insanları o günden beri büyük gurur taşımış ve her fırsatta bu ta-rihî günü ölümsüzleştirmesini bilmiştir. Buradan alınılan azim ve inançla ulaştık biz o zaferli 30 Agustosa. Hep aynı insanla hep aynı kararlılıkla...

    --------------------------------------------------------------------------------

     
     
     




     
     
      .
    portant;} table.edit_second_table{width: 100% !important;} td.edit_header_full{width: 100% !important; background-position:center;background-repeat:no-repeat; } td.edit_header_full table{width: 100% !important;} table.edit_third_table{width: 100% !important;} td.edit_navi_headbg{width: 15% !important;} table.edit_rechts_tabelle{width: 100% !important;} td.edit_rechts_bottom{width: 15% !important;} td.edit_rechts_cbg{width:100%;} -->
     
     
     
    naazimca music!
     
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol